Konuların anlaşılması için yazıların kronolojik sıraya göre okunması önerilir.

31 Temmuz 2016 Pazar

Türkiye’de Yahudi Tesirine İzin Verilmesi: Neo-Osmanlıcılık ve Büyük İsrail


Tarih kendini tekerrür etmez. Ancak tarih boyunca aynı hatalar tekrarlanmış, sonuçları da farklı olmamıştır.

Yahudiler, kendi çıkarları doğrultusunda kontrol etmek istediklerine çeşitli vaatlerde ve/veya tehditlerde bulunurlar.
Türkiye’de 80’li yıllardan beri asker ya da başkan fark etmezsizin görüldüğü üzere, bazı kişilere daha fazla güç teklif ederler ama bu güç “onlara” karşı kullanılamayacaktır. Zira bu imkanla ne yapılacağına yine onlar karar verecektir.

Yahudilerin tesirine izin verip, onların vaatlerine kananlar, rütbe ve makamları ne olursa olsun, kaybetmeye mahkumdurlar.

Bir milleti, yine “onların” ürünleri olan sağ ya da sol görüşleri altında birleştirmek ülkeyi “onlara” teslim etmek demektir.
İnsanlar, ortak bir düşmana karşı örgütlenerek birleştirilebilir, ancak eğer asıl düşman hedef alınmazsa bunun bir anlamı olmaz, neticede asıl düşman/"onlar" tesir imkanını sadece tarikatlarda bulmazlar.

"CIA ajanları Graham Fuller ve Paul Henze, 1980’li yıllardan itibaren, “Atatürkçülük ölmüştür. Ulus devletler dönemi bitmiştir. Türkiye, Osmanlı gibi çok kültürlü, çok dinli ve çok ırklı bir yapıyı benimsemelidir. Bunun için en iyi yol Ilımlı İslam’dır. Etnik kimlikler kendilerini ifade edebilmelidir” demeye başlamıştı."

Graham Fuller'ın aynı zamanda Yahudi-Siyonist örgüt ADL'nin teorisyenleri arasında bulunması da dikkat çekicidir.

ADL'nin F.Gülen'in de büyük destekçisi olduğu da bilinmektedir 


"2000’li yılların başları, yeni bir parti kuruluyor, AKP… Parti programının ana hatları – Bir görüşe göre- “ABD’den gelen gizli bir mektuptan” alınıyor. Yıl 2003… ABD derin devletinin en önemli adamlarından Richard Hollbroke, Osmanlı’nın, “Irak coğrafyasını etnik ve dinî unsurlara özerk statü vererek yönetmiş” olduğunu söylüyor. Hemen ardından Tayyip Erdoğan “Türkiyelilik” tartışmasını başlatıyor. Aynı yıl ABD’nin İstinye’deki başkonsolosluğunda 10 gazeteciye “Yeni Osmanlıcılık” adı altında, “Türkiye ile ABD’nin ortak çıkarlarının nerede olduğuna” dair bir seminer veriliyor. Çok geçmeden, “Yeni Osmanlı coğrafyası” olarak gösterilen bir Büyük Orta Doğu Projesi’nin haritası sürülüyor piyasaya. Aslında bu, Büyük İsrail haritasından başka bir şey değildir." (Kaynak: Prof. Dr. Cihan Dura http://www.altayli.net/batinin-bir-zokasi-daha-osmanli-milletler-toplulugu.html )


"Yeni Osmanlıcılığa teşvik eden Financial Times’ın sözcülüğünü yaptığı Batı sermayesidir. Yani Yahudi lobisidir.Türk halkının, AKP’yi, dolayısıyla Amerikan stratejisini desteklemeye devam etmesi için Büyük İsrail projesini “Yeni Osmanlıcılık” olarak benimsemesi, yani zokayı yutması gerekir.

AKP tabanının bu zokayı yutmaya meyilli olduğunu sadece biz söylemiyoruz; Yenişafak yazarı Akif Emre, “Ismarlama Osmanlı haritası” başlıklı yazısında “Daha düne kadar Türkiye’yi parça parça gösteren haritalar yayımlayan Amerikalılar, bugün ‘Yeni Osmanlı haritası’ diye büyük imparatorluk haritalarını niçin gündeme getirsin?”  dedikten sonra AKP tabanı hakkındaki gerçeği şöyle ifade etmişti: “Özellikle muhafazakâr ve İslâmcı geçmişiyle bilinen kesimin bu sahte gerçekliğe ram olma riski çok yüksek!” (Kaynak: Arslan Bulut  http://www.yenicaggazetesi.com.tr/yeni-osmanli-buyuk-israildir-16041yy.htm )


“Neo-Osmanlıcılık” yönteminin “onlar” tarafından dikte edildiği bilinmektedir.
Bununla birlikte, neo-Osmanlıcı ve FETO tarikatından olan A. Davutoğlu’nun kendisi de Karay Yahudisidir. 

Neo-Osmanlıcılık fikrinin sağlamlaştırılması Büyük Ortadoğu Projesi için gerekli görülmüştür. Ortadoğu’nun geneli Müslümandır, bu yüzden İslam birleştirici ögedir. 
Bu bölgelerde, herhangi bir şeyi “islam” etiketi altında sunduğunuz zaman sorgusuz doğru kabul edilir, böylece insanlar istenilen yöne çekilebilir.

Büyük Ortadoğu Projesi, Büyük İsrail Projesi’nin bir parçasıdır.Snowden’in yayınladığı NSA belgelerinde de görüldüğü üzere, Büyük İsrail Projesi kapsamında  İsrail’e tehdit olabilecek ülkelerin ortadan kaldırılması için sivil ve askeri merkezlerine girilmesi gerekmektedir.  

Siyon Protokolleri’nin açıklamasında, Yahudi Siyon yılanının dünyayı ele geçirirken en son durağının İstanbul olduğu belirtilmiştir. Bazı araştırmacılar ve yazarlar bunun, yine Yahudi destekli Jön Türk/Genç Türk hareketine gönderme olabileceğini söylese de, Türkiye’nin Büyük İsrail’in bir parçası yapılmak istendiği gerçeği göz ardı edilemez.
Her ne kadar “İslam, İsrail karşıtıdır” şeklinde propagandalar yapılsa da çoğu Müslüman bunu kabul etmez, Yahudilerin arasında da kendileri gibi aynı Tanrıya tapan inançlı insanlar olduklarını savunanlar da vardır. Yanlış değildir, zira itaatkar Yahudilerin kendilerinden olduğu Kuranda da geçer. Asıl sorun, insanların, İslamın aslında gerçek açıklaması olan tasavvufta da “vahdet-i vücud” olarak görülen, “Tora, Yahudiler ve Yahveh birdir” Yahudi öğretisini kavrayamamış olmalarıdır. İslam ile Ortadoğu, Yahudi boyundurluğuna hazır hale getirilecektir:

Protokol No: 14/1:

“Krallığımızı kurduğumuz zaman bizim tek Tanrı dinimiz dışında başka din olmayacaktır, diğer tüm inançları ortadan kaldıracağız…Onlar bizim Musa dinine ait vaazlarımıza kulak vereceklerdir. Musa’nın dininin sağlam ve detaylı sistemi sayesinde tüm insanlık hükmümüz altına getirilmiştir. Biz onun mistik tarafının, gücünün temeli olduğunu açıklayacağız.”