Konuların anlaşılması için yazıların kronolojik sıraya göre okunması önerilir.

3 Temmuz 2016 Pazar

Yahudi Dünya Düzeni: Planlar & Siyon Protokolleri - 1


“Düşüncelerimiz öğrendiklerimize göre şekillenmektedir: Bilgi kontrol edilirse akıl da kontrol edilebilir.” – Cathy O’Brian, Tranceformation of America

Dünya yönetiminin Yahudilerin tekelinde olduğu Yahudi Dünya Yöneticileri yazısında da detaylıca açıklanmıştır.
Ancak insanların dikkatleri Yahudilerden saptırılıp sadece belirli gruplara yönlendirilmektedir, tabii bu arada Yahudiler yine el altından savunulmaktadır. Yahudi karşıtlığı illegal hale getirilmeye çalışılmaktadır (hatta bazı ülkelerde yasa olarak geçmiştir) özellikle internet üzerindeki baskı arttırılmaktadır: Jay Rockefeller: “İnternet asla var olmamalıydı”

David Rothschild, The United Jewish Israel Appeal toplantısında yaptığı konuşmada internetteki Yahudi nefretine dikkatleri çekmiş ve “Some websites are dangerous for us.”  (Bazı websiteler bizim için tehlike teşkil etmektedir) demiştir. Ayrıca, Papa’nın yönettiği Dünya Yahudi Kongresi’ne de katılmış ve yine “anti-semitizm ile savaşılması gerektiği” mesajını vermiştir.

David Rothschild ve Papa resimde yer alıyor:





Rothschildlerin ve diğer önemli Yahudi ailelerinin anti-semitizm ile savaş için yaptıklarını araştırırsanız daha fazlasını da bulursunuz, zira onların asıl düşmanı Yahudilerin farkında olanlardır. Yoksa bilinçli ifşayı (%1 zengin dünyayı yönetiyor vs vs) komünizmi yaymaya çalışırken kendileri de yapmışlardır, aynı günümüzde yaptıkları gibi.

Anti-semitizm terimi tıpkı komplo teorisyeni kavramı gibi “onlar” tarafından oluşturulmuş olup, yine “onlara” karşı olanlar için kullanılmaktadır.
Kendisi de bir Yahudi olan Harold Wallace Rosenthal’ın, 1976 yılında gazeteci Walter White Jr. ile yaptığı röportajda belirttiği üzere: 

“Anti-semitizm, Semitizm karşıtlığı anlamında kullanılmamaktadır. Biz Yahudilerin, Yahudileri eleştirenlere karşı kullandığımız bir lekeleme ifadesidir. “

 "Sizin düşüncelerinizi biz belirliyoruz— hatta sizi Yahudileri açıkça eleştirmekten korkutmak için  bir tür suçluluk kompleksi yaratıyoruz."

“Diğer aldatmacaların da temeli olan ilk yalanın amacı, insanları bizim bir millet olmadığımıza ve Yahudiliğin tıpkı diğer dinler gibi bir din olduğuna inandırmaktır. Bizim en büyük korkumuz bu yanlışın ortaya çıkmasıdır, çünkü insanlar gerçekleri öğrenip bir şeyler yapmaya karar verdikleri zaman sonumuz gelmiş olur. (İnsanların gerçeği öğrenmesi başka bir şey, anlaması ve ona karşı tepki vermesi  başka bir mevzudur. Gerçekler, kullanılmadıkları ya da uygulanmadıkları sürece bir şey ifade etmezler) Amerika’da bir uyanışın gerçekleştiğini görüyoruz.  Halbuki biz, Nazi Almanyası’nı yendikten sonra bize karşı çıkan herhangi bir konunun korkutucu bir yasak olacağını ummuştuk. …Işık yayılmaya başladığı zaman asla durdurulamayacağını biliyoruz. Bizim onu engellemeye çalışmamız sadece o ışığı daha da yoğunlaştıracak ve dikkatleri üzerine çekecek.“

Son cümlede Rosenthal’ın belirttiği gibi, onlar şu ana kadar yayılmış olan bilgilerin önüne geçmeye çalışırlarsa, örneğin, gerçekleri bilen bir kesimi insanların önünde cezalandırmaya, öldürmeye çalışırlarsa, bu, onların gerçekleri, asırlık suçlularını kabul ettiklerini gösterir. Bu yüzden dikkat dağıtmaya önem gösteriyorlar, ışığa bakmamanızı sağlıyorlar. Gerek “komplo teorisi” etiketiyle ciddiyetini azaltarak, gerek “anti-semitist, ırkçı” diyerek Yahudi doktrinlerini insanların yok saymasını sağlayarak (Yahudiler dışında hiçbir milletin, “x ırkı dışındaki tüm ırklar hayvandır, x ırkı dünyaya egemen olmalı diğer ırkları köleleştirmelidir” v.b. şekillerde öğretileri yoktur)  odak noktasını değiştirmeye çalışıyorlar.  “Aşkenazi Yahudilerinin soyu Hazar Türklerine dayanmaktadır”  ‘teorisi’ de Yahudi karşıtlığını yok etmeye çalışan Benjamin Freedman, Arthur Koestler gibi Yahudiler tarafından ortaya atılmıştır.

Koestler’in biyografisini yazan Michael Scammell: 

“Eğer Koestler, modern Yahudilerin aslında Yahudi olmayan Hazarların soyundan geldiğine insanları ikna edebilirse, bu Avrupalıların anti-semitizmine karşı silah olarak kullanılabilecekti. ‘Bu teori kabul edilirse anti-Semitizm terimi anlamsızlaşacak’ demişti.”

Scammell’e göre, Koestler, Fransız biyolog Pierre Debray-Ritzen’e teorisinden bahsetmiş ve “eğer bir grup Doğu Avrupalı Yahudinin Hazarların soyundan geldiğini kanıtlayabilirse, anti-semitizmin ırksal yönü kaybolur ve böylece anti-semitizmin kendisi de tamamen ortadan kaldırılır.” şeklinde teorisinin amacını belirtmiştir.
(Kaynak: Scammell, Michael. Koestler: The Literary and Political Odyssey of a Twentieth-Century Skeptic, Random House, 2009, ISBN 978-0-394-57630-5, p. 546.)
 “Anti-siyonizm, anti-semitizm değildir.”  “Tüm Yahudiler suçlu değildir.” şeklinde mantıksal açıdan hiçbir temeli olmayan varsayımları savunan bir kesim de mevcuttur.  Yahudilerin kendileri bile buna katılmamakla birlikte, tabii ki kendi adlarını temizlemek, şüpheyi üstlerinden kaldırmak için zaman zaman karşılaşabilirsiniz siyonizm karşıtı rolü yapan Yahudilerle de.

Rosenthal:
“Dünyadaki çoğu Yahudi, %90’dan fazlası, neler olduğunu biliyor. Hiçbir yerde görülmemiş türden bir iletişim ağımız var. Sadece aptal, cahil ve bilgisiz olan soysuzlar sizin toplumunuzda bir yer buluyorlar.”
        
Söz edilen “iletişim ağının” varlığı 11 Eylül’de, Paris ve Brüksel’deki patlamalarda ve diğer birçoğunda kanıtlanmıştır. Bu saldırılardan önce Yahudiler uyarılmışlardır; tek bir Yahudiye bile zarar gelmemiştir, bununla birlikte 11 Eylül olayları tamamen İsrail’in çıkarlarına hizmet etmiştir.
   
Yahudilere, onlara Kohen genini de aktaran varlıklar tarafından dikte ettirilen klavuz kitaplarındaki (özellikle Torah ve Talmud) Yahudi dünya egemenliği ideali , günümüz “Yeni Dünya Düzeni” “Tek dünya devleti” planlarının da temelidir. Siyonizm ise Siyon/Kudüs merkezli bir Yahudi dünya devletini amaçlar. Burada nüfus kontrolü de devreye girer, zira onların öğretisine göre o zaman dünyada yalnızca 144,000 kişi olması gerekmektedir.
Bir Yahudi kitabı olan Zohar’da ise nüfus kontrolüyle ilgili şu belirtilmiştir:
“Yahudi olmayanların doğum oranı büyük ölçüde bastırılmalıdır” - Zohar II, 4b

Rosenthal:
“Geleneksel Siyonist konseptin temelinde İbranice bir terim olan ve dağılmış Yahudilerin Filistin’deki ana yurtlarında bir araya gelmesi anlamını taşıyan ‘aliyah’ bulunmaktadır. İsrail’in 1948 yılındaki kuruluşundan beri ‘aliyah’ İsrail hükümetinin devlet politikasının temelini oluşturmuştur…İsrail şu an herhangi bir karşılaşmayı kazanabilecek durumdadır. En sonunda Dünya Hükümeti’nin ana merkezi olacaktır.”
İsrail’in asıl kurucuları, hatta Knesset (İsrail meclisi)nin ve İsrail Yüksek Mahkemesi’nin sahibi de saf Yahudi Rothschildlerdir. Eğer olay bazılarının sandığı gibi “Yahudilerle alakasız” olsaydı, emin olun, kurdukları ülke İsrail olmazdı. Bununla birlikte, Baron James de Rothschild ve Evelyn A. Rothschild Çanakkale Savaşı’nda Yahudi Zion Mule Corps lejyonunun üyeleri olarak Türklerle savaşmışlar ve Evelyn Rothschild 1917 yılında bu savaşta ölmüştür.

“Anti-semitist”   “komplo teorileri” ile devam ediyoruz:


James Rothschild III: Evrensel Yahudiliğe Manifesto
(“The Morning Post” Londra,  6 Eylül 1920)


“Bizim kurmak istediğimiz birlik Fransız, İngiliz ya da Alman değil, evrensel bir Yahudi birliği olacaktır. Diğer halklar ve ırklar farklı milletlere bölünmüşlerdir; yalnızca bizlerin farklı vatandaşlıkları ve farklı dini kimlikleri bulunmamaktadır.”
(The union which we desire to found will not be a French, English or German union, but a Jewish one, a Universal one! Other peoples and races are divided into nationalities; we alone have no co-citizens, but exclusively co-religionaries)

“Tek mantık dini olan Yahudiliğin ışığı tüm dünyaya yayılmadan önce hiçbir Yahudi, şartlar ne olursa olsun, bir Hristiyan ya da Müslüman ile dostluk kurmayacaktır. “
(A Jew will under no circumstances become the friend of a Christian or a Moslem before the moment arrives, when the light of the Jewish faith, the only religion of reason, will shine all over the world!)

“Diğer milletler arasında dağılmış olmamıza rağmen Yahudi kimliğimizi koruruz/her zaman Yahudi olarak kalmayı isteriz. Bizim milletimiz atalarımızın dinidir ve başka milletleri tanımayız.”      
(Scattered amongst other nations, we desire primarily to be and remain immutably Jews. Our nationality is the religion of our fathers and to recognize no other nationality.)

“Yabancı yerlerde yaşıyoruz ve bizlerle alakası olmayan ülkelerin çıkarları ile ilgilenemeyiz.” 
(We are living in foreign lands and we cannot trouble about the ambitions of countries entirely alien to us.)

“Yahudi öğretisi tüm dünyaya yayılmalıdır.“
 (The Jewish teaching must cover the whole earth!)

“Kendinizi her zaman seçilmiş bir ırkın üyeleri olarak düşünmelisiniz.  Eğer atalarınızın inancı sizin vatanseverliğinizin temeliyse, eğer her zaman tek bir millet olarak kalabiliyorsanız, Yahudiliğin tek dini ve politik doğru olduğuna inanıyorsanız, o zaman Evrensel Yahudiler olarak isteklerimize kulak verin ve amacımıza gerçekten inandığınızı kanıtlayın.”
(You must always consider yourselves members of a chosen race. If you realize that the faith of your forefathers is your only patriotism, - if you recognize that; notwithstanding the nationalities you have embraced, you always remain and everywhere form one and only nation, - if you believe that Jewry only is one and only religious and political truth, - if you are convinced of this, you Jews of the Universe, then come and give ear to our appeal and prove your consent)

“Kudüs’ün tüm milletler ve halklar için bir dua evi olacağı ve Yahudi tek tanrısının bayrağının en uzak kıyılarda bile dalgalanacağı zaman yakındır.”
(The time is near, when Jerusalem will become the house of prayer for all nations and peoples, and the banner of Jewish mono-deity will be unfurled and hoisted on the most distant shores)

“Dünyanın tüm zenginliklerinin ve hazinelerinin Yahudilere ait olacağı gün uzak değildir.”
(The day is not distant when all the riches and treasures of the earth will become the property of the Children of Israel)

1982 yılında dönemin İsrail Başbakanı Menachem Begin, İsrail Parlementosu Knesset’de yaptığı konuşmada şöyle bir açıklamada bulunmuştur:
“Bizim ırkımız Üstün ırktır. Biz bu gezegenin tanrılarıyız. Diğer ırklar nasıl böceklerden farklılarsa, biz de bizden düşük ırklardan öyle farklıyız. Hatta, bizim ırkımızla kıyaslanacak olursa, diğer ırklar hayvan konumundadırlar.
…Bizim kaderimiz bizden düşük olan ırkları yönetmektir. İnsanlar bize köle olarak hizmet  edeceklerdir.”  
 (“Our race (speaking of the Jews) is the Master Race. We are divine gods on this planet. We are as different from the inferior races as they are from insects. In fact, compared to our race, other races are beasts and animals, cattle at best. Other races are considered as human excrement. Our destiny is to rule over the inferior races. Our earthly kingdom will be ruled by our leader with a rod of iron. The masses will lick our feet and serve us as our slaves” quoted by Amnon Kapeliouk, "Begin and the Beasts," New Statesman, June 25, 1982)

Her ne kadar “bazı kaynaklar” tarafından yukarıdaki sözün yanlış olduğu ileri sürülse de, Talmud’da da benzer öğretilere rastlanmaktadır:
“Sadece Yahudiler insandır, Yahudi olmayanlar insan değil, hayvan sürüleridirler.” - Kerithuth 6b-78, Jebhammoth 61a

“Yahudi olmayanlar, Yahudilere kölelik yapmak için yaratılmışlardır.” - Midrasch Talpioth 225

Alanında tanınmış bir Yahudi araştırmacı olan Dibre David şöyle demiştir:
“Yahudi olmayanlarla dini ilişkilerimiz hakkında konuşmamız tüm Yahudileri öldürmemiz demektir, çünkü eğer Yahudi olmayanlar onlarla ilgili öğretilerimizi bilselerdi bizi öldürürlerdi.”

Siyon Liderlerinin Protokolleri (Protocols of the Learned Elders of Zion)

Siyon Liderleri (Elders of Zion), Priori of Sion tarikatıyla karıştırılmamalıdır.

Siyon Protokolleri  1897 yılındaki ilk Dünya Siyonist Kongresi’nde düzenlenmiştir. Bu kongrenin başkanı olan Modern Siyonizmin kurucusu Theodore Herzl’in günlüğünde Protokollerle uyuşan maddeler de bulunmaktadır. Özellikle Yahudi kesim tarafından doğruluğu inkar edilse de, kendiniz bir göz atsanız anlarsınız ne kadar gerçek olduğunu.  Protokoller, Nisan 1903’de Yahudilerin yaptığı ritüelistik Kishinev katliamının yargı süreci döneminde ifşa edilmiştir.

SSCB’de Protokollerin basımı yasaklanmış, çoğu kişi de susturulmuştur.  Her ne kadar asıl Siyon liderlerinin kim olduğu kesin olarak bilinmese de yeterli düzeyde araştırma yapmış olanlar onların kim olduklarını anlarlar. Hatta bazı tarihçiler söz konusu liderler ile ilgili, kendisi de bir Yahudi banker ve Alman dışişleri bakanı olan Walter Rathenau’nun şu sözüne dikkat çekmişlerdir:

“Hepsi birbiriyle ilişkili olan 300 adam, bölgelerinin ekonomik kaderlerini yönetmekte ve varislerini kendi içlerinden seçmektedirler.” - Walter Rathenau, Neue Freie Presse (T. Herzl’in de yazar olduğu Siyonist yayın organı), 1909

Her ne kadar Rathenau* daha sonradan bu yöneticilerin Yahudi olmadığını savunsa da tersi Alliance Israelite Universelle üyesi ve yine bir Yahudi olan Jean Izoulet tarafından 1931’de onaylanmıştır: 

“Geçtiğimiz yüzyılın açıklaması şudur: Hepsi localarda üstad olan 300 Yahudi finansör, dünyayı yönetmektedir.”

*Rathenau ve “onlar” (global elit) ile ilgili Sovyet Büyükelçisi ve Troçki’nin yakın dostu Christian Rakovsky (asıl adı Chaim Rakover), GPU tarafından sorgulanması sırasında şunları söylemiştir: “Troçki bana söylediği için ben “onlardan” biri olarak Rathenau’yu tanıyorum. Rathenau, siyasi gücünü açıkça kullanan “onlardan” biriydi. O, büyük bir milyoner olmasına rağmen Sovyetler Birliği’ne karşı uygulanan ekonomik ambargoyu kaldıranlardan biriydi. Lionel Rothschild de “onlardan” biriydi. …Wall Street’deki Kuhn,Loeb&Co. Bankası ve bu bankanın sahipleri olan Schiff, Warburg, Loeb ve Kuhn aileleri…Baruch, Frankfurter, Altschul, Cohen, Benjamin, Strauss, Steinhard, Blum, Rosemann, Lipmann, Lehman, Dreyfus, Lamont, Mandel, Morgenthau, Ezekiel, Lasky isimlerini verebilirim.” 

Adları geçen aileleri bir önceki yazıyı okuduysanız hatırlamışsınızdır, genellikle 300’ler Konseyi üyelerinden bahsedilmiştir.

300’ler Konseyi “Kehilla” adlı Yahudi organizasyonu yönetir. Yaklaşık 800.000 Yahudiden oluşan bu örgütte, baştaki 300 direktör hariç kimse birbirini tanımaz, ancak özel iletişim ağları sayesinde piramidal yönetim zincirlerinde yukarıdan aşağı, emirler ve yapılması gerekenler görevlilere iletilir.  Amaçları Siyon Protokolleri’nde de bahsedilen programları harekete geçirmektir. 
“Birleşmiş Milletler Siyonizmdir: 1897-1905 yılları arasında yayınlanan Siyon Protokolleri’nde birçok kez bahsedilen dünya hükümetidir” –Henry Klein (Yahudi avukat), Zionism Rules the World, 1948

Henry Ford, insanların Yahudiler hakkındaki gerçeğe uyanması için çok çalışmış, ayrıca Protokollerin de çoğaltılıp dağıtılmasını, yaygınlaştırılmasına büyük katkı vermiştir: “Protokollerle ilgili şunu söyleyebilirim ki, şu an olup bitenlerle uyuşuyor…” (The only statement I care to make about the Protocols is that they fit in with what is going on. They are sixteen years old, and they have fitted the world situation up to this time. They fit it now. – Henry Ford, New York World, 17 Şubat 1921)

Winston Churchill ise Protokoller ile ilgili, Yahudilerin uzun zamandır bu planları yaptıklarından haberdar olduğunu söylemiştir.  ("This movement among the Jews is not new. From the days of Spartacus-Weishaupt to those of Karl Marx, and down to Trotsky (Russia), Bela Kun (Hungary), Rosa Luxembourg (Germany), and Emma Goldman (United States), this world-wide conspiracy for the overthrow of civilization and for the reconstitution [reconstruction] of society on the basis of arrested development, of envious malevolence, and impossible equality, has been steadily growing” -  Winston Churchill, Illustrated Sunday Herald, 8th February, 1920)

Yahudi gazeteci Yossi Sarid, Haaretz’deki 8 Şubat 2015 tarihli bir makalesinde şöyle demiştir:

“Şu an Protokoller, zengin Yahudilerin kendi el yazıları ile tekrar yazılıyor. Onlar, kendi imzalarıyla anti-Semitlerin iftiralarını onaylıyorlar: Biz, Siyon liderleri, Kongrenin iplerini çekeriz, ve kongre üyeleri bizim irademize göre hareket eden kuklalardır. Eğer bizim sözlerimizi anlamazlarsa, tehditlerimizi anlarlar. Geçmişte, gösteriyi sahne arkasından yönettiysek de, şu an açıkça, sahneden yönetiyoruz. Eğer yaptığımız bağışları unutursanız devamı gelmeyecektir.”  

Polonya Savunma Bakanı da Siyon Protokolleri’ni onaylamış ve “Tecrübe gösteriyor ki Yahudiler arasında böyle gruplar mevcuttur.” demiştir.

Yazıyı fazla uzun tutmamak için Protokollerin sadece belirli bölümleri Türkçe'ye çevrilmiş ve incelenmiştir. Tüm Protokoller: http://xroads.virginia.edu/~ma01/Kidd/thesis/pdf/protocols.pdf 

(Protokoller boyunca “Goyim” olarak geçen kelime İbranice Yahudi olmayan ve hayvan anlamına gelmektedir)


Protokol No.1



24. “Devletimiz, işgal yolunda ilerlerken, körü körüne bir itaat meydana getirmek için gerekli olan savaş korkusunu daha az fark edilen ölüm cezaları ile değiştirecektir…Şiddet doktrini ile zafer kazanacağız ve tüm hükümetleri kendi tek hükümetimize bağımlı hale getireceğiz.  Bütün itaatsizliklerin ortadan kalkması için, bizim asla merhamet göstermeyeceğimizi bilmek onlara yetecektir.” 

25. “Çok eski zamanlarda “Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik” kelimelerini halk arasında ilk defa biz bağırdık. Bu kelimeler, o günlerden beri oltaya takılan budala papağanlar tarafından birçok kez tekrar edildi ve böylece  dünyanın refahı, kişinin gerçek özgürlüğü giderildi. Goyim/Yahudi olmayanların sözde entelektüel/zeki insanları bu kelimelerin gerçek anlamlarını ve çelişkilerini anlayamadılar. Doğada eşitliğin olmadığını, özgürlüğün olamayacağını görmediler. Doğanın kendisi akıllar, karakterler ve kapasiteler arasındaki eşitsizliği meydana getirmiştir.”
      
26. “Her şeyden habersiz ajanlarımız sayesinde, dünyanın her köşesinde “Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik” kelimeleri, bayraklarımızı şevkle taşıyan kitleleri bizim safımıza çekmiştir.
Bu zaferimiz için yardımcı olmuştur:  Ayrıcalıklar yok edilmiş, diğer bir deyişle Yahudi olmayanların bize karşı tek savunması olan aristokrasileri ortadan kaldırılmıştır.
Yahudi olmayanların soya dayanan aristokrasilerinin yıkıntılarının üstüne, para aristokrasisinin önderliğinde kendi eğitilmiş sınıfımızı kurduk.  Bize bağlı olan serveti ve Siyon Liderlerimizin sunduğu güç olan bilgiyi bu aristokrasinin temelleri olarak belirledik.”
29. “Halkın temsilcilerinin değiştirilme imkanı, onları bizim emrimize tabi hale getirdi ve bize onları atama yetkisini verdi.”

Protokol No.2



1. “Amaçlarımız doğrultusunda, savaşların mümkün olduğu kadar bölgesel kazançlar ile neticelenmemesi zorunludur: Böylece savaşlar ekonomik alana kaydırılacaktır. Bu alanda milletler verdiğimiz yardımda üstünlüğümüzün kuvvetini sezmekte gecikmeyeceklerdir. Bu durum her iki tarafı uluslararası ajan kadromuzun merhametine terk edecektir. Kadromuz, milyonlarca göze sahip olup devamlı olarak gözetleme halindedir ve hiçbir tehdit onları engellememiştir. Bizim uluslararası hukukumuz milli hakları yok edecek ve devletler kendi medeni kanunları ile nasıl yönetiliyorsa, bizim hukukumuz da milletleri öyle yönetecektir. “

Savaşlardan, hatta devrimlerden (Rus Devrimi gibi) kar edenler her zaman “onlar” olmuştur. Savaş sırasında silah ve para yardımına ihtiyacı olan ülkeler Enternasyonel Finans’a yönelmişler, savaş sonunda ise borçlarından dolayı “onlara” bağımlı hale gelmişlerdir.

“Onlar, devlet adamlarını, politikacıları, gazetecileri bir köşeye çekerek mutlak monarklar gibi emirler verdiler.  Alman bankerleri nasıl Alman siyaset temsilcilerine emirler verebiliyorsa müttefik finansörler de siyasi temsilcilerine öyle emir verebiliyorlar.” – İngiltere Başbakanı Lloyd George, NY Journal American, 24 Haziran 1924

Yine “onlar” tarafından tetiklenen ekonomik krizler günümüzde de aynı şekilde sonuçlanmaktadır, hatta hükümetler “onların” kriz tehditleri altında ezilmektedirler, zira para kontrolü tamamen Enternasyonel Yahudi bankerlere aittir.

2.  “Halkın içinden kölece itaatlerine göre titizlikle seçeceğimiz yöneticiler, hükümet ve idare etme sanatında eğitim görmemiş kimselerden olacak, böylece çocukluktan beri bütün dünya işlerini idare etmek için özel yetiştirilmiş bilgi ve zeka sahibi danışmanlarının elinde bizim oyunumuzdaki piyonlar olacaklardır.”

Danışmanlar, global elitin emirlerini kukla politikacılara iletirler ve iktidar sahiplerini onların istediği şekilde yönlendirirler.                 
Rockefeller ve Rothschild aileleriyle yakın ilişkileri olan Zbignew Brezezinski, Henry Kissinger, George Soros gibi Yahudiler bu danışmanlar arasında sayılabilir. 
 
Yahudi elitler kendileri de bu görevi üstlenmişlerdir. Örneğin dünya hükümetinin ve federalizmin destekleyicilerinden ve ünlü Yahudi banker ailelerinden biri olan Warburg’lardan James Warburg, F.D. Roosevelt’in finans danışmanlığını yapmıştır. Yahudi uluslararası bankerlerden ve Kehilla örgütünün Batı kesiminin başkanı olan Bernard Baruch, F.D. Roosevelt, Woodrow Wilson ve Harry S. Truman dahil olmak üzere birçok ABD başkanına danışmanlık yapmıştır.  
Yahudi Bundy ailesinden gelen McGeorge Bundy JFK ve Lyndon Johnson’a ulusal güvenlik danışmanlığı yapmıştır.  Yine 500’ler üyesi ve Rothschildler ile akraba olan Sassoon, dönemin İngiltere Başbakanı  Lloyd George’a Paris Barış Konferansı süresince danışmanlık yapmıştır,  Jerobeam Rothschild da (George Mandell adı altında) Fransız Başbakan Clemancau’ya benzer bir şekilde hizmet vermiştir.
MI5 operatörü Lord Victor Rothschild, Edward Heath ve Margaret Thatcher’a başkanlıkları süresince  istihbarat danışmanlığı yapmıştır. Rothschild, II. Dünya Savaşı dönemlerinde hem İngiltere’nin hem ABD’nin silah programlarını çalmıştır (atom bombası dahil olmak üzere) İngiltere’nin nükleer planlarını İsrail’e ifşa etmiştir. Kendisi Marxist “Cambridge Apostles” gizli örgütünün de liderlerindendir, bu örgütün yüksek mevkili üyelerinin KGB ile çalıştıkları bilinmektedir. Roland Perry, “The Fifth Man” adlı kitabında, Rothschild’in Rusya ve İsrail’in en önemli ajanlarından biri olduğunu belirtmiştir.

Rothschildler ve onlara bağlı yahudiler, özellikle finansörler, günümüzde de hükümetlere “danışmanlık”  yapmaktadırlar. İngiltere/İskoçya arasındaki IRS sorununda, Ukrayna’da kriz döneminde Rothschildlere başvurulmuştur. 

Birçok bakan danışmanı ve siyasetçi de, global elite ait olan CFR, Brookings gibi düşünce kuruluşlarıyla ilişkilidir.

2. “…Yahudi olmayan entelektüeller bilgileri ile böbürlenecek ve bilimden elde edecekleri bütün veriler, mantık çerçevesinde doğrulanmadan dikte edilecektir. Bu veriler, Yahudi olmayanların akıllarını kendi istediğimiz yönde eğitmemiz için ajan uzmanlarımız tarafından derlenmiş olacaktır.”

3. “Bir an için bile bu ifadelerimi boş sözler sanmayın. Bizim tertip ettiğimiz Darwinizm, Marxizm, Nietzcheizm'in başarılarını dikkatle düşünün. Biz Yahudiler için bu direktiflerin Yahudi Olmayanların fikirleri üzerinde nasıl bir bölücü etki yaptığını görmek herhalde zor olmayacaktır.”

5. “Bu gün devletlerin elinde, insanlar arasında düşünce hareketliliği yaratan bir güç vardır, bu güç basındır. Basının rolü, bizim ihtiyaçlarımızı zorunluluk gibi göstermek, insanların şikayetlerini ifade etmek ve hoşnutsuzluk meydana getirmektir. İfade özgürlüğü basında hayat bulur. Fakat Yahudi olmayan devletler bu gücü nasıl kullanacaklarını bilemediler, böylece o güç bizim elimize geçti. Basın ile kendimiz gölgede kalarak insanları yönlendirme gücünü kazandık.”

Rosenthal da röportajında bunu onaylamıştır. Tüm haberleri Yahudilerin kontrol ettiğini söylemiş,ve Yahudiler ile iş birliği yapmayan gazetelerin ortadan kaldırıldığını belirtmiştir.

Protokol No.3



2. “…Halkları ile teması kesen krallar, iktidara göz dikenlere karşı kendilerini güçlendiremediler. Biz, uzak görüşlü hükümdar ile halkın kör kuvveti arasında bir uçurum meydana getirdik böylece ikisi de amaçlarını yitirdiler. Bir kör ile değneği gibi, ikisi birbirinden ayrı olunca güçsüzdür.”

6.  “İnsanlar bizim önderliğimizde, kendi çıkarı da halk tabakasına bağlı olduğu için insanların refahını koruyan aristokrasiyi yok ettiler. Son zamanlarda aristokrasinin de yıkılmasıyla insanlar para öğüten acımasız alçakların pençesine düştüler.  Bunlar işçilerin boyunlarına zalim bir boyunduruk vurdular.”

7.  “Biz işçileri bu baskıdan kurtaracak kimseler olduğumuzu ileri sürerek sahnede görüneceğiz ve bizim savaşan kuvvetlerimiz olan sosyalistlerin, anarşistlerin ve komünistlerin saflarına girmelerini onlara telkin edeceğiz. Bu savaşan kuvvetlerimizi biz; sosyal masonluğumuzun sözde bütün insanlığın dayanışması ve kardeşçe idaresi gereğince daima destekledik.”


Rakovsky Protokolleri’nden:

“Kapitalizmle sermaye birikimini en üst düzeyde tutmak, diğer yanda proleteryayı devamlı işini kaybetme korkusu içinde yaşatmak, aynı zamanda proleteryayı birleştirerek devrimcileştirmek için  örgütler kurmak, bütün bunlar dahice planlanmıştır ve  tarihin bilinmeyen yönlerinden biridir.”

İlk Komünist enternasyonel toplantısı  Lionel Rothschild başkanlığında, Karl Marx’in de katılımıyla 1847 yılında Frankfurt’ta düzenlenmiştir. Siyon Liderlerinin bir branşı, ve Jakobenler de Bund (The League of the Just/ Communist League) örgütünü temsilen toplantıya katılmışlardır.

British Museum’da Nathan Rothschild’in Karl Marx’a yazdığı çek sergilenmektedir.  Rockefeller, Krupp ve Schiff aileleri komünist devrimin finansörleri arasındadırlar. Hatta Troçki ve Lenin New York’ta Krupp Malikanesi’nde kalmışlardır. Jacob Schiff’in 4 milyon dolarlık altınları gemiyle New York vasıtasıyla Rusya’ya devrimi finanse etmeye gönderilirken İngiliz Hükümeti tarafından gemiye el konulmuş, ancak W. Wilson’ın bizzat geminin serbest bırakılmasını emretmesi  yoksa ABD’yi de savaşa sokmakla tehdit etmesi üzerine gemi bırakılmıştır. 

Rosenthal 1976’daki röportajında komünizm hakkında şunları söylemiştir: 

“Rusya’da iki hükümet bulunmaktadır, birisi görünür diğeri ise görünmezdir. Görünen hükümet farklı milletlerden olan kişilerden meydana gelmiştir, bununla birlikte görünmez olan tamamen Yahudidir. Gizli Sovyet Polisi görünmez hükümetten emir almaktadır. Sovyet Rusya’da yarısı Yahudi yarısı Gentile (Yahudi olmayan) yaklaşık 6-7 milyon Komünist bulunmaktadır, ancak Yahudi olmayanlara güvenilmemektedir…Rus Komünistlerin sadece Yahudilerden oluşan gizli örgütleri bulunmaktadır. Bunlar görünür hükümet ile ilgili her şeyde karar sahibidirler. Komünizmin merkezini şu an tüm emirlerin geldiği Tel Aviv’e (İsrail) taşıyan da bu gruptur.”   
7. “…İşçilerin emeğinden kanunen faydalanmakta olan aristokrasi; işçilerin iyi beslenmeleri, sağlıklı ve kuvvetli olmaları ile ilgilenirdi. Biz ise tam aksine Yahudi olmayanların öldürülerek azaltılmalarıyla ilgileniyoruz. Bizim kuvvetimiz devamlı yiyecek kıtlığı ve işçinin beden zayıflığında gizlidir. Çünkü bütün bunlar onun bizim arzularımızın kölesi olmasına yol açar. O kendi yetkileri içinde bizim arzularımıza karşı koyma kuvvet ve enerjisini bulamayacaktır. Kralların otoritesinin aristokrasiye verdiği işçiyi idare hakkını, açlık daha sağlam bir şekilde bize verir.”
8. “Halkı kıskançlık, nefret ile harekete geçireceğiz ve bizim önümüzdeki engelleri onların eliyle temizleyeceğiz.”

9. “Bütün dünyaya hükmedecek olan kralımızın taç giyme vakti geldiğinde aynı eller ona engel olabilecek her şeyi ortadan kaldıracaklardır”


Baruch Levy’nin Karl Marx’a yazdığı bir mektuptan (Review de Paris’de 1 Haziran 1928 tarihinde yayınlanmıştır) :

“Yahudi halkı diğer ırkların tasfiye edilmesiyle, sınırların kaldırılmasıyla, monarşinin feshedilmesiyle ve tüm Yahudilerin vatandaşlığının olduğu bir dünya cumhuriyetinin kurulmasıyla dünya hakimiyetine ulaşacaktır.

Yahudiler hiçbir engelle karşılaşmadan bu yeni dünya düzeninin liderleri olacaklardır. Diğer halkların hükümetlerinden oluşturulan dünya cumhuriyeti Yahudilerin yönetimi altına girecektir.

O zaman Yahudi yöneticiler, özel mülk kavramını ortadan kaldıracaklar ve yeryüzündeki tüm zenginliklerin sahibi olacaklardır. Böylece Talmud’da vaat edildiği gibi, Mesih’in geleceği zamanlarda Yahudiler, tüm insanların mal-mülkünü ele geçirmiş olacaklardır.”

 Haham Stephen Samuel Wise, Siyonist lider: "Bazılarının Marxizm dediğine, ben Yahudilik diyorum."

"Bolşevizm birçok noktada Yahudiliğin en ince idealleriyle uyuşmaktadır." - The London Jewish Chronicle, 4 Nisan 1919

11. “Bizce bilinmekte olan bütün gizli yer altı metodları ve kontrolü tamamen bizim elimizde olan altının yardımıyla global ekonomik krizler yaratarak Avrupa’da işçileri sokaklara atacağız.”

14. “…Bizim "büyük" ismini verdiğimiz Fransız İhtilali'ni hatırlayın: Onun hazırlanmasındaki sırlar bizce gayet iyi bilinmektedir. Çünkü o tamamen bizim ellerimizin eseridir.”

"Tarihte, kitlelere Fransız İhtilali'nin başarıları anlatılırken, ihtilalin oluşumunda birinci dereceden rolü olan, kimsenin dikkatini çekmeyen bir avuç sessiz, dikkatli, gerçekte bütün krallardan daha güçlü, adeta majikal ve tanrısal bir güce sahip olan bu insanlardan asla bahsedilmez...Bu güç, günü geldiğinde, insanları, krallardan daha despot ve zorba bir yönetimle köleliğe mahkum edecektir."  - Rakovsky Protokolleri

Fransız Devrimi, tarihteki ilk Komünist Devrimdir.

1840’lı yıllarda “komünist” kelimesi, Fransız Devrimi’ndeki Jakobenleri kendi ideolojik ataları olarak kabul edenler için kullanılmaktaydı. (David Fernbach, "Introduction" to Karl Marx, The Revolutions of 1848. New York: Random House, 1973; pg. 23)

Fransız İhtilali’nden önce Yahudiler, Jakobenler ve Martinizm gibi tarikatları kullanarak Masonluğa sızmışlar ve Masonik öğretileri Yahudi öğretileriyle sentezlemişlerdir, locaları ihtilali deskteklemeye manipüle edenler de, ihtilali finanse edenler de onlardır.  Devrim daha sonra, Weishaupt* tarafından oluşturulan Yahudi Frankist birlikleri (Jakobenler) tarafından tamamen ele geçirilmiştir. “Barış, Eşitlik, Kardeşlik” parolası da infiltrasyona uğramış Masonluktan alıntıdır.

*Rakovsky Protokolleri’nde Adam Weishaupt’dan şu şekilde bahsedilmiştir:  "Yazılı olmayan tarihte gizlice ilk komunist enternasyoneli kuran kişi Adam Weishaupt'dur. O, masonik Illuminati örgütünün lideriydi. İsmi zamanının en büyük komunist fesatçısı olarak anılır. Bu büyük devrimci, yahudi ve cizvit, Moses Mendelsohn (Yahudi) tarafından Illuminati'yi kurmakla görevlendirilmişti. Bu örgüt gizli olacak ve Fransız Devriminden sonra da siyasi hedeflerine ulaşmak için çalışacaktı. Çünkü örgütün asıl hedefi Fransız Devrimi'ni Komunist Devrime dönüştürmekti. Illuminati'nin gizemlerinin ve inisiyasyon merasimlerinin tek bir gayesi vardı; örgütün nihai hedefi olan Komünizmi gizlemek.”

“Fransız Devrimi sırasında başta Orleans Dükü olmak üzere, Fransa Kralı, Girondistler, Herbertistler, Jakobenler v.b. hepsi Masondu. Bunların arasına sonradan Napolyon da katılmıştı. Masonlar, kendilerinin yol açtıkları devrimden sonra, devrimciler tarafından tasfiye edilmişlerdir.  
…Size açıklayacağım sır ne 25. derecede, ne de 33. derecede, ne de herhangi bir ritin en yüksek derecesinde açıklanabilir. Ben bu sırrı sadece Mason olduğum için değil, “onlardan” biri olduğum için biliyorum. Masonluğun açık hedefi, Komünist bir devrim için gerekli şartları hazırlamak ve hizmete sunmaktır. ” – C.G. Rakovsky, GPU sorgu kayıtları (Rakovsky Protokolleri)

Protokol No.9/2:  “Aslında bizim Masonik parolamızın ifadeleri olan liberal kelimeler yani "Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik"  biz krallığımızı kurduğumuz zaman bizim tarafımızdan artık bir parola teşkil etmeyen ve sadece bir idealizm ifade eden sözler haline yani "özgürlük hakkı, eşitlik vazifesi, kardeşlik ideali" şekline çevrilecektir.  Şimdiye kadar bizim dışımızdaki yönetimlerin çoğundan kurtulduysak da hala kontrolümüz dışında olanlar da vardır. Bugünlerde eğer herhangi bir devlet bize karşı bir itirazda bulunur, protesto ederse bu durum bizim önceden verdiğimiz yetkiyledir, tamamen bizim yönetimimiz altındadır.”

Protokol No.3/15: “O zamandan (Fransız İhtilali) beri halkı bir hareketten diğerine sevk ediyoruz. En sonunda, Dünya için hazırladığımız Siyon kanından gelen kral lehinde, bize de sırt çevirmelidirler. “

16. “Günümüzde, uluslararası bir güç olarak yenilmez durumdayız. Çünkü eğer bize saldıran olursa, diğer devletler bizi destekler.”

15. “Özgürlük kelimesi insan topluluklarını her kuvvetle, her çeşit otoriteyle ve hatta “Tanrı” ve doğanın kendisiyle savaşa teşvik eder. Bu yüzden biz krallığımızı kurduğumuz zaman bu kelimeyi sözlükten silmek zorunda kalacağız, zira bu zalim prensip halkları kana susamış hayvanlara/canavarlara dönüştürmektedir.”   

Devlet, özgürlüklerinizi kısıtlamak için sizi hapisle vb. tehdit eder. En basitinden insanlar şu an protestolara bile katılmaya korkmaktadır. Yanlış bir şey yapamazsınız, her yere kameralar döşenmiştir, internet izlenmektedir, konuşmalar dinlenmektedir. NSA skandalını neden dünya çapında haber yaptılar? Dikkatli olun, sizi izliyoruz, liderlerinizin bile her hareketlerini kaydediyoruz.
Din,  özgürlüklerinizi yasaklarla sınırlar, sizi ölüm sonrası hayatta çeşitli türlerde işkence türevleriyle tehdit eder. Ve yine aynı mesajı verir, “Sizi sürekli izliyoruz. Düşüncelerinizi dahi biliyoruz. Hiçbir şey ‘tanrıya’ gizli kalmaz”


Büyük birader sizi her yerde izliyor, tanıdık geldi mi?


Protokol No.4


1. “Her ülke farklı aşamalardan geçer.  Bunlardan ilki, herşeyden habersiz halk tabakasının sağ ve sol taraflarına savrulmalarıdır: ikincisi anarşi doğuran bir kışkırtma sürecidir. Anarşi de kaçınılmaz olarak despotizme yol açar. Bu despotluk yasal veya açıkta değildir, görünmezdir ve esrarlı bir biçimde gizlenmiştir, bununla beraber gizli bir teşkilatın elinde olduğu da hissedilir. Bu gizli teşkilatın hareketleri vicdansızcadır, bir paravanın ve her çeşit ajanın arkasından çalışır. O ajanları değiştirmek sadece zararsız değil, fakat devamlı değiştirme sayesinde uzun süreli hizmetlerin ödüllendirilmesi için kaynakların harcanmasını önlediğinden gizli güce yardımcıdır da.”

2. “Görünmez bir gücü kim devirebilir? Bizim gücümüz de böyle bir güçtür. Yahudi olmayan Masonluk bilinçsizce bir paravan olarak bize ve amaçlarımıza hizmet eder. Fakat planlarımız, bütün insanlar için bilinmeyen bir sır olarak kalır.” 

Protokol No: 11/7. “Onlar inceleme fırsatı bile bulamadan Yahudi olmayanların akıllarına yerleştirdiğimiz bütün bu politikaları, dağılmış kabilemizin düz yoldan erişemeyeceğini dolambaçlı yollardan elde etmek için icat ettik.
İşte bu, bizim gizli Masonluk teşkilatımızın temelidir.  Bundan habersiz olan, Masonluğun gerçek amaçlarından şüphelenmeyen Yahudi olmayanlar, Mason localarının göstermelik ordusuna bizim tarafımızdan, diğerlerinin gözüne toz serpmek için yerleştirilmişlerdir.”    

Masonluğun paravan olarak kullanılması:

“Örgütümüzün gücünün temeli gizli olmasında yatmaktadır: her zaman farklı isimler altında saklanmalı, farklı amaçlara hizmet ediyormuş gibi görünmelidir.  Bunun için Farmasonluğun ilk üç derecesi kullanılabilir: halk Masonluğa yabancı değildir ve ondan çok şey beklemez, böylece faaliyetlerini izlemez”  - Adam Weishaupt

3. “Özgürlük, Tanrı inancı ve insanların kardeşliği temeline dayansa, yaratılışın insanları derecelere ayıran kanunları tarafından reddedilen eşitlik ilkesine bağlanmasa, zararsız olarak halkın refahı için devlet ekonomisindeki yerini alabilirdi. Böyle bir durumda halk, dini idare çerçevesinde yönetilebilirdi. İnsanlar manevi yönlendirici/papazın önderliğinde Tanrının düzenine boyun eğerlerdi.
Bu yüzden Yahudi olmayanların aklından tanrısallık ve ruh prensiplerini çıkarmak ve onların yerine aritmetik hesaplamaları ve materyal ihtiyaçları koymak bizim için zorunludur.”
  
Yukarıda geçen kavramlarla ilgili dini inançlarınız haricinde ön bilginiz yoksa kafanız karışabilir, zira iki çelişki vardır: “insanlar tanrıya boyun eğmelidir” ve “tanrısallık ve ruh prensiplerinden insanlar uzak tutulacaktır”
Bu kavramların doğru anlaşılması için öncelikle insanların egolarını değil, onlara dikte ettirilmiş olan “inançlarını” bir kenara bırakmaları gereklidir: bu inançlar içinde ateizm de vardır, sadece dini inançlar değil. Siz objektif olacağınızı düşünseniz bile, bilinç altınıızda oluşan bilişsel çelişki durumu yüzüden tavır değiştirmeniz olasıdır. 

İnsanlar özellikle dinleri o kadar benimsemişlerdir ki inandıkları dinin yanlışlığını kanıtlayacak bir bilgiyle karşılaştıkları zaman kendi egoları zarar görür, bilişsel çelişkinin de etkisiyle yeni bilgiyi inkar ederler ya da başka bir açıklamasının olduğuna inanmaya kendilerini sevk ederler. Bu, din dışındaki herhangi bir prensip için de geçerlidir.


Yahudi öğretilerinden birisi şudur: “Yehova, Yahudiler ve Torah birdir.” 

İslamiyetteki ve Yahudilikteki Tanrı kavramı aynıdır, buradaki  “yaratıcı tek tanrı” saf yaratıcı gücün kişileştirilmiş halidir ve Yahudiler bunu çok iyi bilirler: kendilerine yeryüzünün tanrıları demelerinin (Davud yıldızı Tanrısallığı/Godhead’i temsil eden Pagan Vishnu yıldızından çalınmıştır), Torah gibi ökült kitaplar ile bu yaratıcı gücü kullanmalarının sebebi de budur.

Yahudilikten ve tüm bu dini programlardan önce ortaya çıkmış olan “tanrı” kavramı  orijinalinde bu yaratıcı gücü en iyi şekilde kullanabilen, manipüle edenlere verilen ünvandır, Pagan Tanrıları gibi. Zaten “tanrı” isim olarak Türkçe’ye “Tengri” den uyarlanmıştır. Tengri, eski Türklerde Lucifer’a verilen addır.

İncil, Kuran gibi kitaplar, tıpkı Torah gibi düşman boyutlararası varlıklar tarafından belli Yahudilere dikte ettirilmişlerdir. Bunlar ökült sistemleri olup, insanların bilinç altını kullanarak, yaratıcı gücü düşünce formlarına dönüştüren araçlardır. 

“Birden fazla insanın sahip olduğu tek bir düşünce, bireysel düşüncelerden çok daha güçlüdür. Bu ortaya çıkan ürünlerden de gözlenebilir.”  - Yarbay Arthur E. Powell, The Astral Body and Other Phenomena, 1927

Spiritüelizm, Yahudilik ve Satanizm yazısında alıntılandığı gibi:

Haham Ariel Bar Tzadok "Kabalistic Power Prayer" yazısında bundan bahseder:

"İnsan aklında bir düşünce oluşturur, insanın istekli olması bu düşünceyi üst boyutlarda yaratır, insan buna enerji yolladıkça en sonunda kendi yarattığı düşünce gerçekliğe ağır basar ve kendi düşüncesi gerçekleşir."

Hahama göre, "Her Yahudinin yeri,zamanı ve düşman goyimin (Yahudi olmayanların) bilincini kontrol etme gücüne sahip olması" gerekmektedir.

Hikaye kısmında ne olursa olsun, “kutsal” kitaplar güçlü sübliminaller ve üst boyutlarda bilgisayar kodu etkisi yapan kelimelerle donatılmıştır: bu kitapların çevirisi yapılınca, insanlar tarafından örneğin kehanette bulunuyormuş gibi anlaşılsa da aslında o olaylar astral boyutta yaratılır, yine insanların kendi enerjileriyle insanlar köleleştirilir, “onların” önündeki engelleri yine insanlar kaldırır. Düşman varlıklar tarafından oluşturulmuş düşünce formu “tek tanrı” da bu yöntemle, insanların inançlarıyla beslenmektedir.

Talmud’dan:

“Siz Yahudiler beni, Jahveh/Yahweh’yi, dünyanın tek gerçek tanrısı yaptınız, ben de sizleri dünyanın tek yöneticileri olarak atayacağım.” - Talmud IV / 3 / 173b


Talmud’da Yahudi olmayan ancak Torah hakkında bilgi sahibi olanların, Torah’ı okuyanların öldürülmesi emredilmiştir.
Gerçekleri Yahudi olmayanların öğrenmemesi, öğrenenlerden de kurtulunması zorunludur.

Yahudi öğretileri her zaman gizli kalmalıdır:

Protokol No.14/4:  “Filozoflarımız Yahudi olmayanların çeşitli inançlarını tartışacaklar, ancak hiç kimse bizim inancımızı doğru bir bakış açısıyla tartışma konusu yapamayacaktır. Çünkü inancımız bizim dışımızda kimse tarafından tam olarak öğrenilemeyecek ve bizden olanlar da onun sırlarına ihanet etmeye asla cürret edemeyeceklerdir.”

Protokol No: 16/4. “Bizim için yararlı örnekten çok zararlı örnek bulunduran Klasisizm (Antik Yunan ve Roma prensipleri) ve diğer tüm antik tarih çalışmalarını gelecek planlarımıza yönelik çalışmalarla değiştireceğiz.”

Antik çağlarda insanlar hem uzun yaşamakta, hem her konuda fazlasıyla gelişmiş olup ruhsal açıdan da mükemmelliğe yakın durumdaydılar. Pagan metinleri bu yüzden hep Tanrısallığa ulaşma yolundaki alegorilerle doludur, her ne kadar bu alegoriler gerçek anlamlıymış gibi yansıtılmaya çalışılsa da.
Saldırıdan beri çeşitli yollarla insanların kendi canlarıyla/ruhlarıyla bağlantıları kesilmiş ve tüm antik öğretileri, insanlara üstünlük sağlamak için Yahudiler çalmışlardır. Kabalistik meditasyon ve Kabala da Pagan öğretilerinin çalınmasıyla oluşturulmuştur.
  
Günümüzde, Yahudiler insanlarla biraradayken spiritüel öğretilerle dalga geçerken (gerek medya yoluyla gerek film endüstrisinde vb) sahne arkasında kendileri bu alanda ilerlemektedirler.  “Yahudi olmayanların aklından tanrısallık ve ruh prensiplerini çıkarmak zorunludur”
Peki, “tanrısallık” kavramına ne zaman izin vardır?

James Rothschild’in manifestosunda dediği gibi,  “Kudüs’ün tüm milletler ve halklar için bir dua evi olacağı ve Yahudi tek tanrısının bayrağının en uzak kıyılarda bile dalgalanacağı zaman yakındır.”

“Yahudi tek tanrısına” dolayısıyla Yahudilere kölelik yapıldığı zaman.

“Özgürlük, Tanrı inancına dayansa,”  “…Böyle bir durumda insanlar dini idare çerçevesinde yönetilebilirdi”  “İnsanlar, Tanrının düzenine boyun eğerlerdi”

Boyun eğen, teslim olan aynı zamanda Arapça “müslüman” kelimesinin Türkçe anlamlarıdır.

Hristiyanlık da farklı değildir, her ne kadar tek-tanrılı inanca sahip insanlar tarafından “İsa tanrıdır” vs denilince anlaşılmasa da, burada İsa (İncilde geçen Jesus adı Yunan mitlerinden, İsa da antik isa run'undan çalıntıdır), Tanrısallığa ulaşmış insanı temsil eder (dini öğretilerdeki olaylar alegorilerdir, İsa’nın Yahudiler tarafından çarmıha gerilmesi Tanrısallığa ulaşmadan önceki evre olan ruhsal ölümü simgeler. Sonra da Tanrısallığa yükseldiği dini kaynaklarda da geçmektedir). Ve tabii ki, İsa’nın Yahudi soyundan geldiği mesajı da verilmiştir, Kuranda da tüm ‘peygamberlerin’ aynı soydan geldiği geçer. Yahudilik din değil, ırktır, Yahudilerin başka insanlarda olmayan DNA’ları bulunmaktadır. Kısacası İsa, Tanrısallığa ulaşmış bir Yahudidir, ve İncil’de ironik bir şekilde insanların “çobanı” olarak geçer. Peki çobanlık boyun eğen koyunlara yapılmaz mı?  Yahudiler de aslında çoban kılığındaki kurttur:

Protokol No 11/4: “Yahudi olmayanlar koyun sürüsüdür, ve biz de kurtlarız. Siz de biliyorsunuz kurtlar koyun sürüsünü ele geçirdiği zaman neler olduğunu.”

 “Mesih geldiği zaman her Yahudinin 2800 kölesi olacaktır.” – Talmud (S. Haddarsen, fol.56-D)

“…din ve vicdan özgürlüğü insanların hafızasından silinmeli ya da değişikliğe uğramalıdır” - Protokol No: 11/3


“Krallığımızı kurduğumuz zaman bizim tek Tanrı dinimiz dışında başka din olmayacaktır, diğer tüm inançları ortadan kaldıracağız. Onun Seçilmiş halkı olarak kaderimizin bağlı olduğu Tanrı, dünyanın geleceğini bize bağlamıştır.  Ateistlerin ortaya çıkması bizim görüşlerimizle karışık bir geçiş dönemi olmayıp, o nesillere bir uyarı niteliğinde olacaktır. Daha sonra onlar bizim Musa dinine ait vaazlarımıza kulak vereceklerdir. Musa’nın dininin sağlam ve detaylı sistemi sayesinde tüm insanlık hükmümüz altına getirilmiştir. Biz onun mistik tarafının, gücünün temeli olduğunu açıklayacağız.” - Protokol No: 14/1